17 Mayıs 2017 Çarşamba

PAMUKKALE ULTRA 30K YARIŞ RAPORU

Dağın başında bir başımayım, koşuyorum . Güneş tepeden yüzüme karşı bakıp bana kızıyor gibi. Sağa sola doğru kıvrılarak ilerliyorum.

İyi ama konu buraya nasıl ve ne şekilde geldi, en başına dönmek lazım. Koşuyorum güneş bana kızıyor ama öncesi?

Cuma günü gece 1'de Levent’e MR çektirmeye gittim. Birkaç haftadır koşmaya başladıktan biraz sonra şiddetli bir diz ağrısı çekiyordum, dizim benden habersiz bir yerlere gidip yorgun düşmüş ve bana haber vermiyordu sanki.

MR çekildi. Sabaha karşı 5'te havaalanındayım, planlama konusunda yetenekli olmadığımı, yazının başındaki girişin zamansızlığından da anlayabilirsiniz. Pamukkale’deki otele vardığımda yataktan çıkasım yok, derin bir uyku, bir rüya, iyi bir rüya ve başka hiçbir şeye ihtiyacım olmayacağını düşünüyordum.

Dört gibi uyanıp Karahayıt’taki teknik toplantıya doğru yola çıktım.


Minibüse giderken karşımda Travertenler

Planım makarna partisinin ardından yüz mil startını izlemekti fakat son anda yüz mil ve yüz kilometre yarışlarının iptal edildiğini öğrendim.



Kısa patika yarışı deneyimlerimden şunu çıkardım: Yerelin desteğini alamıyorsanız organizasyon yeteneğiniz ne kadar yüksek olursa olsun, bu işi başaramazsınız. Buradaki yöneticiler ise bırakın desteği, sırtınızı dönseniz bu sırtın burada işi yok der ve sizi şutlar. Destek değil, köstek. Destek olmamanın sözlük karşılığı…


Kayıt sayısının azlığı ve jandarmanın yol kesimine yanaşmaması bu mesafelerin iptaline neden olmuştu. Çuvaldız kime batacak, iğne kimde kalacak henüz karar verebilmiş değilim.

Altmış, otuz ve on beş kilometrelik parkurlar ise tamamen değişikliğe uğramış. Genelde bardağın dolu tarafını görmeye çalışırım; ama bu değişiklikler bizi bir bilinmeyene doğru götüreceği için biraz bozulmuştum.



Her koşucunun yaptığı gibi bende bir plan doğrultusunda hareket etmeye çalışırım genelde.

Ekibin iyi niyetinden şüphem yok. Kerim Fevzi Karaoğul son bir yılını bu işe kafa yorarak geçirmiş ve o da zor durumda kalmıştı. Görülmeyen duvarlara çarpmış ve şimdi de yüz mil ve yüz kilometre koşacak kişilerin itirazlarıyla baş etmeye çalışıyordu.

Son değişiklik ise start saati oldu. Yarış sıcaklıktan ötürü saat altıya çekilmişti.


Karahayıt dışında kalanlar bir şekilde start alanına ulaştı. Beni de kaldığım otelin sahibi hazırladığı sandviçle sabah 05.30’da otelin kapısında karşıladı. Seyfettin abiyle koşudan sonra bir komşunun mevlid yemeğine de gitmişliğimiz var. Bu başka bir hikayenin konusu olabilir kısa geçiyorum

On beş dakika sonra Pamukkale Ballon'daki start alanındayız. Önce altmış kilometre koşacaklar başlıyor.
Hafif ısınmalar esnemeler sıra bizde. Geri sayımla otuz ve on beş koşacaklar neredeyse hazırdık.
Foto:Arif Toprak
Başlıyoruz önce düzlük ardından iniş çıkışlar yavaş yavaş parçalanarak ilerliyorduk. İkinci kilometre, ilk kontrol noktası.  

Kontrol noktası demişken belirtmem lazım, gönüllülerin desteği ve yardımı bütün olumsuzlukları unutturan cinstendi.

Özellikle kritik noktalarda yönlendirme yapan, bu yüzden akşama kadar güneşin altında kalan arkadaşlara ayrıca teşekkür ederim. Bu olay çok iyi organize edilmiş kaybolmak mümkün değil.

Unesco dünya mirası tescilli Hierapolis'e doğru ilerliyoruz. Tepe tırmanışı ve antik kent ayaklarımızın altındaydı, motivasyonumuz gittikçe artıyordu.
Hierapolis Foto:Arif Toprak
Tel örgülerin yanından ilerleyip tekrar aynı kontrol noktasına vardık.

Sekizinci kilometrede Elif, bizi ilkinden daha dik bir tepeye yönlendiriyor. İkinci tepe çıkışı başlıyor, arkadaki grubun isyan sesleri kulağımda. Evet İsyan! Ben ise seviyorum böyle çıkışları, insanın yokuş çıkmasıyla hayatı arasında bir bağ olduğunu düşündüğümden değil.

On beş kilometre yarışının dönüş yoluna kadar ilerliyoruz, bu bölgedeki arkadaş desteğini yine esirgemiyor.

Sağa kıvrıldık toprak yoldayız. Bu yol, birkaç sene önce çıkan yangından sonra açılmış. Yokuş devam ederken üç kişinin yanından geçiyorum ve onlara selam veriyorum.
Kilometre levhalarından biri
Eğim yüksek bizim gibi amatörler için koşmak mümkün değil. Hızlı yürüyüş temposundayım, kafamı çevirdiğimde travertenlerin muhteşem manzarasının fotoğrafını çekmezsem, kendimi kötü hissedeceğimi biliyorum. Aslında konu hiçbir zaman fotoğraf değil, önce makinenin refakati olmadan o muhteşem manzara bakmak, sonra tekrar bakmak. Ve orada bulunduğunu kendine hatırlatmak için fotoğrafını çekmek. Hatırlamak için.
Denizli ovası solda Traverten
Öykünün başında aniden geldiğim zaman dilimin olduğu yerdeyim. Kısa süre sonra üçüncü kontrol noktasına ulaştım.


Burada arkadan iki kişi hızla geliyor Levent ve Menevşe. Sanırım son kilometreleri beraber koşmak bizim için alışılagelmiş bir durum olacak, bir önceki yazıyı okuyanlar hatırlamış olabilir.

Düzlükte beraber muhabbet ederek koşuyorduk, yavaş yavaş artan diz ağrım iniş başlayınca şiddetlenmeye başlamıştı. Düzlüklerde iyiyim, coğrafya dersinde en çok sevdiğim konu ovalar ve platolar. İniş olması istiyorum, dizim yanıyor, inmek istemiyorum ama başladığımız yere geri dönmek için inmekle yükümlü olduğumuz bir yarışın içinde koşuyordum.


Bu kısımları beraber koşmak iyi geliyordu, birbirimize destek olduk. Altmış koşanlarla karşılaşmaya başladık, onlar parkuru bir de tersten koşacaklardı çünkü.

Ve son bir kilometre kalmıştı.


Son kontrol noktası ve üç yüz metre sonra bitiş. Menevşe facetime’da yayın yaparak geçiyordu bitiş çizgisini. Hemen arkasından ben bitiriyorum.

Öğlen etkinliğin yapıldığı oteldeki yemeğe gittik.

Nohut, pilav, ayran… Türkiye’de birbirine yakışan çiftler sıralamasının açık ara birincisi, lezzetli ve hem öyle süregelecek gibi.

Bütün bunlar bittikten sonra planım  Traverten ve Antik Kent gezisiydi.  Fakat Levent ve Menevşe yalnız bırakmıyorlar beni. Lets Club koşu takımıyla keyifli bir gezi yaptık.

Aykut Çelikbaş üstadın dediği gibi; ya bu spor belirli özellikteki insanları kendine çekiyor ya da koştukça birbirimize benziyoruz.

Pamukkaleyi anlatan güzel bir vlog : https://www.youtube.com/watch?v=PEQsSv245NQ&t=320s

Belki de önümüzdeki yıl, bu koşuyu takviminize eklemeyi sağlar.

Gezi sonrasında hep birlikte otele döndük. Yorgun ama mutlu bir günün son sohbetleri edildi. Sonrasında müsaade isteyip aralarından ayrıldım. Tekrar görüşmek üzere bir ayrılıktı bu.

Sabah beş, dönüş yolu, İstanbul’un bilindik halleri.

Koşalım hiç durmadan, bir yere varmaya çalışanların hedeflerinden uzak. Sağlıcakla kalmak için koşalım. Sağlıcakla kalın.

BODRUN ULTRA 23K YARIŞ RAPORU

Aylardan kasım.Takvimde ilk işaretlediğim yarışlardan Bodrun Ultra geldi çattı Bodrum bizi bekliyordu vakit yola çıkmanın vaktiydi.  Saba...