19 Şubat 2018 Pazartesi

BODRUN ULTRA 23K YARIŞ RAPORU

Aylardan kasım.Takvimde ilk işaretlediğim yarışlardan Bodrun Ultra geldi çattı
Bodrum bizi bekliyordu vakit yola çıkmanın vaktiydi.  Sabah 11’de havaalanındaydık, abim Cevahir eşlik ediyordu bana, “ belki 10 kilometre koşarım” dese de ben ona inanmamakla meşhur o da kendini kandırmakla meşhurdu. Koşmayacaktı biliyordum.

Ben 23 kilometre seçtim. 50 kilometre koşmayı istiyordum ama; bedenim beni zaman zaman koşarak bir yere varamayacağıma ikna ediyor olsa gerek. Hem de antreman eksiğim vardı, dizimde de bir ağrı. İnsan ağrısını sevmeye başlar mı? Ben başladım galiba, ağrım olmadan asla. İyi günde, kötü günde ağrımın beni bırakmayacağını biliyorum. Öyle sadık, öyle kadirşinas.

Milas’a indik servisle Bodruma ulaştık.

Bir müddet oteli aradıktan sonra nihayet vardık.

Odaya yerleşince saat 4 sularında marina bölgesindeki fuar alanlarına indik. Fuar alanı; yöre halkının geleneksel yemekleri, koşu malzemesi standları kaynıyordu. Bir taraf ye bunları derken, diğer taraf bak erit diyordu sanki.

Bu yıl 23 kilometrede  zorunlu malzeme yoktu. Bunun isabetli bir karar olduğunu söyleyebilirim. Hayatta çok isabetsiz karar vermiş biri olarak; bunun isabetli bir karar olduğunu söyleyebilirim sizlere.  
Stantlardan 2 tane enerji jeli aldım. Biraz bakındıktan, havayı iyice soluduktan sonra nihayet bir balık restoranı bulup oturduk. Biraz oradan biraz da buradan, biraz da alkol…Abartmaya gerek yok.  Yarın gözlerimi bir açtım “ Finish” çizgisindeyim olmasın.


Yemekten sonra tekrar fuar alanı…  biraz müzik dinledikten sonra tekrar otele döndük. İki saatlik uyku sonrası teknik toplantı için Trafo kafedeydik.
Mahmut Yavuz’un sunumu ve makarna partisi; ikişer tabak makarna- salata gömdükten sonra artık dinlenme zamanım gelmişti.

Biz yatağa girmeden saat 12’de 100kilometre startı verilmişti, bu mesafeler bizim için hâlâ hayal. Hayal ama kurması keyifli, ne yapayım?

Saat 9’a doğru abim uyandırdı beni. “ İyi ki geldin birader kırk yılın başı bir işe yaradın.” Kahvaltıdan  sonra koşu alanına gittik, Cevahir vazgeçti koşmaktan, “ ben demiştim demeyi gerçekten seviyorum galiba.” Bilemedim.


Beraber biraz esneme ısınma yaptık.
Başlama zamanı… 10 kilometre ve 23 kilometre koşanlar aynı anda start aldı.
foto:Cevo

4 kilometrelik asfalt bölümü hızlı geçip ön grupta kalmak lazım yoksa tek kişilik geçişlerde büyük trafiğe takılıyorsunuz ve ön grup uzayıp gidiyor.
foto:Barış Gider

Buraya keyif almaya geldim ama gerilerde kalıp yavaşlamaya hiç niyetim yok.

ilk 4 kilometreyi geçtim asfalttan ayrılıp soldan patikaya girdik.
Girişte iki yudum su, az ileride kapakları kapalı arı kovanları ve başlarında bekleyen arıcılar ne olur ne olmaz diye bir de ateş yakılmış ve doktor Nazım abimiz o bölgede hazır, her şey koşucular için…

Selam verip devam ettim.

Bu bölümde koşmak pek mümkün değil hızlı yürüyüş modunda tırmanıyoruz fakat o da ne kaybolduk.
Ön grup sağdan devam ediyor hızlıca ama o tarafta işaret yok.

200 metre kadar dolandıktan sonra işaretler bulundu, “soldan devam artık koşunun en yıpratıcı bölümünün sonuna gelmiştik.”
Arkada Bodrum foto:bodrun

Bu noktada Bodrum ayaklarımızın altındaydı, uçan halıya binmiş gibi hissediyordum kendimi.
Parkurun büyük bölümü tarihi kayra yoluyla kesişiyor, çok güzel bir rota bu mutlaka görülmesi gereken bir yer, ne çok görülmesi gereken yer var.

Yokuş aşağı bölümdeyiz hızım artıyor bir ara 3.45’leri görüyorum.
Ayrım noktası geldiğinde 10 kilometre koşanlar soldan aşağı, biz sağdan çalılıklara dalmıştık. 
Bu çalılıklar dizlerimde çok güzel hatıralar oluşturuyor. Dizim de ağrıyordu daha önce söylemiştim.

Uzun fakat çok da dik olmayan bir yokuş, her zamanki gibi yalnız kaldım önümde arkamda kimse yok.

Sağ sol ve ikinci kontrol noktası su, kola ve meyve var burada ilk enerji jelimle beraber… bir ağrı kesici alıyorum diz için, dizim ağrıyor söylemiş miydim?

Sağdan bir bahçeye daldık.  Buradaki taşlar irili ufaklı ve üzerine basınca parçalanan cinsten, seke seke ilerliyordum.
Parkurun büyük bölümü “çarşak” denilen zemin tipine sahip, genellikle ufak taşlar fakat büyük taşlarda vardı. 
foto:bodrun

Geçen yıla göre taşların fazlalaştığını söyleyebilirim, bunun bilgisi teknik toplantıda verilmişti. Bölge son dönemde çok yağış almış ve toprak örtüsü yerini taşlara bırakmış, eğer dikkatli ilerlemezseniz bir burkulmayla yarışın kalan kısmı sizin için kâbus olabilir.
Tekrar uzun bir iniş ve sonrasında yıpratıcı bir rampa… Ne çok rampa var.
Bu bölümde bir kadın koşucuyla beraber koşuyoruz, şu anda kadınlarda birinci durumda fakat kendisi isyanda ''burada ne işim var, neden geldim''iyi gidiyorsun devam et deyip uzadım. Ben uzaklaşırken onun isyanı halen devam ediyordu.

Sağdan bir evin bahçesinden geçmemiz lazım o ne kapı kapalı iple bağlanmış, bu kapıyı kapatanlar ne yapmak nereye varmak istemektedir! Eyyyyy kapı sen kimsin!

Etrafa baktım geçecek başka yer yoktu, iple de uğraşmak istemedim mecbur üstünden atlayıp devam ettim.

İnişten sonra asfalt yola bağlandık burada,  100 ve 50 k koşucularıyla karşılaşmaya başladık. Geçen sene de burada Mustafa Kızıltaş’la karşılaşmıştım, bu  sefer 100 koşuyor ve birinci oldu.
Sanki 80 kilometreyi o değil de ben koşmuşum gibi öyle bir rahatlık var yüzünde, saygıyla ve hayranlıkla selam verdim.

Tersaneye ulaşıyoruz geçen sene etrafındaki tellerden dolanmıştık ve çok sıkıcıydı bu sefer izinler alınmış içinden geçiyorduk. 
Onarımdaki gemilerin ucundan geçiyoruz, değişik bir tecrübe. Neydi o dize; “limanda bilinen gemiler oysa açıklardadır” mıydı, evet öyleydi galiba.

Tersanenin dışına kesilen tel örgüden çıktık, yine çalılıklardaydık ve çizilmeyen birkaç yer kalmıştı onları da çizip devam ettik.

Sahildeyiz artık, son bölüme doğru ilerliyoruz, buraya gelmeden önce geçen sene birçok koşucunun kestirme yaptığı bölümün çıkarıldığını gördüm, çok iyi olmuş.
Taşlık sahilde bata çıka ilerliyordum, deniz bizi çağırıyor fakat biraz beklemesi gerek, çok az bir yolumuz kalmıştı.

Soldan tekrar patika ne olduğunu anlamadığım beton yapıların yanından geçtim ve toprak yola çıktım.
Son ciddi yokuş; yangın yolu, epey yıpratıcı ama durmaya niyetim yok.
Sahile inmeden ikici jeli kullanmıştım durumum fena değil.
Son iniş Kempinski uzaktan görünüyor, fakat ulaşmak hiçte kolay değil sanki yakınlaşmıyor uzaklaşıyoruz gibi.
Finish mi o? foto:bodrun 

Helikopter pistine doğru çıkış bezdirici tepeye çıkınca yüz metrelik bir iniş ve finish tagı
Saat durdu, madalya takıldı sağlık görevlisi arkadaş sağ olsun kanayan çiziklere müdahale etti

Biraz soğuma hareketinden sonra ilk servise attım kendimi ve merkeze döndük. Sonra otelde birkaç arkadaşla muhabbetler edildi. Sonra daha sonra bir daha görüşmek üzere Bodrum dedik ve yola düştük.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BODRUN ULTRA 23K YARIŞ RAPORU

Aylardan kasım.Takvimde ilk işaretlediğim yarışlardan Bodrun Ultra geldi çattı Bodrum bizi bekliyordu vakit yola çıkmanın vaktiydi.  Saba...